sayı 1 - volume 1 (2021)

Ön Kapak

Künye ve Kurullar

İçindekiler

The ‘Unholy’ Alliance: Jews, Turks, and Ottomans During the 15th and 16th Centuries - Edip ÖNCÜ 

Yıl: 2021, Sayı: 1, Sayfalar:1-15

Abstract
More than half of the world Jewry was living within the boundaries of the Ottoman Empire at the end of the 16th century. Rather than analyzing the factors lying behind this fact, much scholarly effort in Ottoman/Jewish historiography was spent on whether the Ottoman Jewry were living a “Golden Age” or “Dark Age” under the Ottomans. Instead of this traditional approach, this study focused on the factors that made the Ottoman/Turkish/Jewish possible; the Turkish/Ottoman perception of and approach toward the Jews, and the Jewish approach toward the Ottoman state and the Muslims in general. The study concluded that no other Muslim state, possibly with the exception of Umayyads of Andalusia, welcomed Jews in such large numbers and with such great living space and opportunities in Islam history. Whereas the contacts between the Muslims and Jewish millet were limited in nature the pragmatic, rational and flexible Ottoman raison d’etat provided the Jews with extensive privileges beyond the confines of dhimmi status. Nevertheless, the presence of the Jews in the Empire contributed significantly in the political and economic success of the Ottoman Empire in becoming a hegemonic power of the pre-modern times.
Keywords: Ottomans, Turks, Jews, Unholy Alliance

1736-1739 Osmanlı Rus ve Avusturya Savaşında Arabuluculuk Yapan Devletler ve Bu Devlet Elçilerine Verilen Tayinatlar - Hasret GÜMÜŞ

Yıl: 2021, Sayı: 1, Sayfalar:16-27

Öz
Osmanlı Devleti kendine has diplomatik özellikleri olan teşrifat kurallarını her daim korumaya özen göstermiştir. Teşrifat kuralları çerçevesinde olan tayinat uygulamasını Osmanlı Devleti, çeşitli sebeplerle ülkesine gelen yabancı ülke elçilerine genel surette tek taraflı bir şekilde uygulamaktaydı. Devletin temel esaslarına dayanan bu uygulama barış döneminde görüldüğü gibi savaş dönemlerinde de barışın sağlanması adına arabuluculuk görevini üstlenen elçilere de tayinat verildiği görülmektedir. 1736 yılında uzun bir barış döneminden sonra Rusya’nın Azak’ı işgal etmesiyle başlayan savaştan bir yıl sonra Avusturya’nın Rusya ile yaptığı gizli antlaşma ile Avusturya da Osmanlı’ya savaş açmış, böylece Osmanlı iki cephede savaşmak durumunda kalmıştır. Savaşı sonlandırmak adına Osmanlı Devleti bazı Avrupa devletlerinin arabuluculuk/tavassutluk yapmalarını istemiştir. Arabuluculuk yapan yabancı devlet elçileri Osmanlı adına hizmet etmesi bakımından her türlü giderleri aynî ve nakdî şekilde karşılanmıştır. Bu noktada çalışmadaki amacımız barışın arka planını oluşturan sulh görüşmelerinde önemli yeri olan yabancı devlet elçilerinin görevlerini hangi şekilde yerine getirdiği ve bu elçilere ödenen tayinat şekillerini ele almaktır.
Anahtar Kelimeler; Diplomasi, Tayinat, Tavassuttuk, Fransa, Avusturya, Rusya.

Ottoman Ambassadorial Accounts on Ukraine in the Eighteenth Century: The Case of the Embassy of Abdülkerim Pasha to Russia (1775-1776) - Mehmet Alaaddin YALÇINKAYA

Yıl: 2021, Sayı: 1, Sayfalar:18-35

Abstract
After the Treaty of Karlowitz in 1699 and Passarowitz in 1718, the Ottoman Empire realized that they lost supremacy over the European states. Following the Treaty of Passarowitz, bilateral relations were taken into consideration by the Ottomans and more ambassadors were sent to the European capitals. In parallel with this increase, the number of sefaretnames (ambassadorial account or report), which were written by the ambassadors or their retinues of the embassies also increased. In sefaretnames, the authors described their travels from Istanbul to the capitals to where they were appointed. Though Ukraine was included in the travel route of the ambassadors sent to the Russian Empire in the eighteenth century, the ambassadors wrote in their sefaretnames about Ukraine's cities, towns and villages, fortresses, country's economic and commercial activities, the country's administrative and military situation and social and cultural life. The first of these accounts was the Sefaretname of Nişli Mehmet Aga who was the ambassador to Russia in 1722-1723 and the last account was Turhan Pasha’s Sefaretname of Livadia in 1902. Between these two accounts, there are thirteen ambassadorial accounts of Russia. In this study, the ambassadorial account of Abdülkerim Pasha who served in Russia in 1775-1776 and depicted Ukraine in the eighteenth century from the eyes of an Ottoman statesman was evaluated.
Keywords: The Ottoman Empire, Ottoman Ambassadorial Account, Ukraine, Sefaretname of Russia, Abdülkerim Pasha

İdari Reform Bağlamından Osmanlı Devleti’nin Modern Diplomasiye Geçiş Süreci - Çağrı ÇOLAK ve Deniz ÇOLAK

Yıl: 2021, Sayı: 1, Sayfalar:36-48

Öz
Uluslararası arenada, devletlerin modern diplomasiye geçişi 15. yüzyılla başlamış ve müteakip yüzyıllarda hızla sürmüştür. Osmanlı Devleti’nde ise aynı serüven üç yüz yıl kadar geç yaşanmıştır. Bu çalışmada devletin geleneksel diplomasiden modern diplomasiye geçişi, kamu yönetimi literatürünün temel kavramlarından biri olan idari reform bağlamında incelenmektedir. Bu çerçevede ilk olarak idari reformun tanımına, özelliklerine ve hangi faaliyetlerin bu kapsamda değerlendirilebileceğine ilişkin açıklamalara yer verilmiştir. İkinci olarak, Osmanlı Devleti’nde reform faaliyetlerinin gecikmesinde etkili olan faktörlere ve reform ihtiyacını ortaya çıkaran gelişmelere değinilmiştir. Son olarak ise Osmanlı diplomasi geleneğinin dönüşümü ve bunun bürokrasi mekanizmalarına yansımaları ortaya koyulmuştur.
Anahtar Kelimeler: İdari Reform, Modern Diplomasi, Osmanlı Devleti.

Britanya'nın Demir Leydisi: Margaret Thatcher'ın 1983’e Kadar Yaşamı - Teval ÖZDİKMEN ve Cengiz KARTIN

Yıl: 2021, Sayı: 1, Sayfalar:49-61

Öz
Margaret Thatcher 13 Ekim 1925 tarihinde Beatrice ve Alfred Roberts çiftinin ikinci çocuğu (Margaret Hilda Roberts) olarak dünyaya gelmiştir. Babası Alfred ve annesi Beatrice' in son derece koyu Metodist olmalarından dolayı çocukluğu Metodizm Kilisesi etrafında geçmiştir. Oldukça başarılı bir öğrenci olan Margaret 1947 senesinde onur derecesi ile Oxford Üniversitesi Kimya bölümünden mezun olmuştur. 1951 senesinde Denis Thatcher ile evlenmiştir ve bu evlilikten ikiz çocuğu olmuştur. 1959 senesinde Finchley' in Muhafazakâr milletvekili seçilmiş ve parlamentoya girmiştir. 1975 senesinde Muhafazakâr Parti lideri olmuştur. Margaret Thatcher, ataerkil bir toplumda, kadınların siyasi veya sosyal olarak ön plana çıkmasının çok zor olduğu bir dönemde, tüm engellere rağmen pes etmemiş ve 1979 senesinde Britanya'nın ilk kadın Başbakanı olmayı başarmıştır. Uyguladığı politikalardan dolayı çok fazla destekçisi olmasına karşın bir o kadar da nefret edeni bulunmaktaydı. Thatcher siyasi hayatı boyunca çeşitli lakaplar almıştır. Bunlardan en bilinenleri, ''süt hırsızı'' ve ''demir leydi'' olmuştur. Margaret Thatcher üç dönem boyunca iktidarı elinde tutmayı başararak İngiltere'nin en uzun süre görev yapan başbakanı olmuştur. Uluslararası bir etkinlik kazanan Margaret Thatcher, tüm dünyanın dikkatini çekmeyi başarmıştır. Bu makalede, yirminci yüzyılın bu önemli siyasi figürünün hayatının erken dönemini, aile yaşantısını, yetiştirilme tarzını, eğitim hayatını, siyasete girişini, başbakanlığa yükselişini ve Falkland Savaşında nasıl bir yol izlediğini ortaya koymak amaçlanmaktadır. Thatcher' ın politikaları ışığında ''Thatcherizm'' kavramına odaklanılmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Metodizim, Demir Leydi, Muhafazakâr Parti, Falkland Savaşı, Thatcherizm

Türkiye’de Bilim ve Teknoloji Politikası ve Araştırma-Geliştirme: Kalkınma Planları Çerçevesinde Bir Değerlendirme - Ramazan ACUN

Yıl: 2021, Sayı: 1, Sayfalar:62-78.

Öz
Bilimin insanlığın refah ve gelişmesi açsısından önemi ilk kez 17. yüzyıl baslarında İngiliz düşünürü Francis Bacon tarafından dile getirilmiştir: Bilgi Güçtür. Bu sözün önemi I. ve II. Dünya savaşları sırasında daha açık olarak görünür hale gelmiştir. Soğuk savaş olarak da adlandırılan II. Dünya savaşı sonrası, aynı zamanda bir sosyal öncelikler dönemidir. Bu dönemde bilim ve teknolojinin merkezi rol oynadığı ekonomi politikaları sayesinde küresel çapta bir ekonomik büyüme ve refah artışı gerçekleştirilmiştir. Bu makale, söz konusu bu dönemde Türkiye’deki durumu ele almaktadır. Türkiye bu dönemde, diğer birçok ülkede olduğu gibi planlı kalkınma modeli uygulamıştır. Beş yıllık olarak hazırlanan kalkınma planlarında, iktisadi ve sosyal kalkınma bakımından bilim ve teknoloji ve Ar-Ge çalışmalarının önemi sıkça ifade edilmiştir. Ar-Ge kurumlarının performanslarına ilişkin değerlendirmeler yapılmış ve tespit edilen eksikliklerin giderilmesi için de tedbirler öngörülmüştür. Ar-Ge altyapısının iyileştirilmesi, Ar-Ge kurumları arasındaki işbirliği ve koordinasyonun güçlendirilmesi, Ar-Ge'ye ayrılan fonların artırılması, nitelikli araştırma insan gücünün artırılması ve özel sektörün Ar-Ge çalışmalarına katılımının teşvik edilmesi bu tedbirler arasındadır. Ancak incelenen dönemde (1960-2012) bu ve benzeri tedbirlerin uygulanmasında sadece kısmi bir başarı elde edilebilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Bilim ve Teknoloji Politikası, Araştırma-Geliştirme (AR-GE), Kalkınma Planları, Yüksek Öğretim

Fuzûlî’nin Leylâ ve Mecnûn Mesnevisinde “Ağyar” - Muhammet Sami ÜNAL

Yıl: 2021, Sayı: 1, Sayfalar:79-91.

Öz
Eski Türk edebiyatında mesneviler birer anlatma esasına dayalı metin türü olarak sahada geniş yer bulmuş ve özellikle dönem edebiyatının geniş halk kitleleri ile buluştuğu bir alan olmuştur. Klasik Türk edebiyatının saray ekseninden uzaklaşarak geniş coğrafyalara yayıldığı mesnevi alanında şüphesiz Türk edebiyatı eşsiz eserlere sahiptir. Tüm mesneviler arasında ise akıllara ilk olarak Leyla ve Mecnun gelmektedir. Neredeyse her yüzyılda karşılaşılan bir hikâye olan bu mesnevi, birçok şair tarafından işlense de Fuzûlî ile bu mesnevinin özdeşleşmiş olması herkesçe kabul gören bir gerçektir. Eldeki çalışma, adı geçen mesnevide iki ana karakter olan Leylâ ve Mecnûn dışındakileri ele almakta ve mesneviye farklı bir açıdan yaklaşmaktadır. Mesnevi, çalışmamızda “ağyâr” eksenli olarak ele alınmıştır. Âşık ve maşuk tasvirleri aşkı anlamak için bir çıkış noktası olarak görünse de aşkı anlamak için neyin aşk olduğunun yanında nelerin aşk olmadığını da iyice irdelemek gerekir. Bu sebeple çalışmamız âşık ve maşuk dışında kalan ve “ağyâr” olarak tabir ettiğimiz kişi ve kavramlara odaklanmaktadır. “Ağyâr”, yabancılar anlamında olup Leylâ ve Mecnûn dışındaki tüm tip ve kavramları kapsayan temel bir unsur olarak çalışmamızda yer bulacaktır.
Anahtar Kelimeler: Fuzûlî, Leylâ ve Mecnûn, Ağyâr

Отображение Великой отечественной войны в русской и турецкой прозе - Badegül CAN EMİR

Yıl: 2021, Sayı: 1, Sayfalar:92-100.

Резюме

Великая отечественная война была одним из самых трагических событий XX века, потрясшим многие народы и страны. Страны, далёкие от войны, страдали так же, как и страны, принимавшие в ней непосредственное участие. Турция находилась далеко от грохота артиллерийских орудий, однако и она переживала период не намного лучший, чем Россия, находившаяся в самом центре войны. Русский народ, сражаясь с немцами в трудных условиях на фронте и в тылу, переживал эту войну в глубине своей души; а турецкий народ, хоть и не вступил в войну, но вполне ощутил на себе тяжесть голода, болезней и других бедствий, происходивших по причине войны. Во время войны литература, чутко реагирующая на всё, что происходит вокруг, занимает антивоенную позицию, выполняет своё миротворческое предназначение, донося до читателей трагедию войны. И русская, и турецкая проза записали историю в антивоенном духе, отобразив все стороны войны. В данной работе на примерах из русской и турецкой прозы в очередной раз демонстрируется бессмысленность войны, её разрушительная сторона, а также необходимость услышать призыв военной прозы к миру. Таким образом, исследуя отображение войны в художественных произведениях, читатель сможет узнать о Великой Отечественной войне и о воздействии войны на политическую, экономическую и культурную жизнь общества.
Ключевые слова: Великая Отечественная война, русская проза, турецкая проза

Sanat Tarihi Eğitimi Alanında Yapılan Tezlerin Eğilimleri: İçerik Analizi - İrfan Nihan DEMİREL

Yıl: 2021, Sayı: 1, Sayfalar:101-111.

Öz
Araştırmanın amacı 2015-2021 yılları arasında Resim-İş Eğitimi alanında sanat tarihi eğitimi ile ilgili yapılan yüksek lisans ve doktora tezlerinin eğilimlerini belirlemektir. Araştırmada 45’i yüksek lisans ve 22’si doktora olmak üzere toplam 67 tez incelenmiştir. Tezlerin analizinde “Yayın Sınıflama Formu” kullanılmıştır. Tezler bu formda yer alan araştırmanın künyesi, konu alanı, yöntem, örneklem, veri toplama araçları ve veri analizi kategorilerine göre içerik analizi kullanılarak çözümlenmiştir. Elde edilen veriler grafik gösterimle frekans değerleri de verilerek yorumlanmıştır. Araştırma sonuçlarına göre, sanat tarihi eğitimi alanında en fazla 2019 yılında ve Gazi, Marmara, Dokuz Eylül ve Anadolu Üniversitesi gibi kurumlarda araştırma yapıldığı tespit edilmiştir. Sanat tarihi eğitimi alanında yapılan tezlerin çoğunlukla çağdaş sanat, sanat eleştirisi, müze eğitimi ve sanat tarihi konu alanlarında yoğunlaştığı ve tezlerin büyük çoğunlukla nitel araştırma yaklaşımına göre yürütüldüğü tespit edilmiştir. Yine tezlerde en fazla kullanılan örneklem grubunun sanatçılar ve eserleri, lisans ve ilköğretim birinci kademe öğrencileri olduğu belirlenmiştir. Tezlerde genellikle doküman, yarı yapılandırılmış görüşme ve katılımcı gözlem formları kullanıldığı ve elde edilen verilerin en fazla betimsel ve içerik analizi kullanılarak çözümlendiği tespit edilmiştir. Bu çalışmanın, sanat tarihi eğitimi alanında çalışma yapmayı planlayan araştırmacılara farklı anahtar kelimeler dikkate alınarak incelenen çalışmaların belirlenen eğilimleri doğrultusunda yardımcı olacağı düşünülmektedir.
Anahtar Kelimeler: Sanat tarihi eğitimi, yüksek lisans, doktora, araştırma, içerik analizi

Arka Kapak

 

Sayı Tam Dosyası